29 Kasım 2009 Pazar

renkli haplar. veya şurup.

rüya: ben ve 2 arkadaş, elde bir adamın güncesi. günceyi okuyor ve orada geçtiğini yazdığı yerlerden geçiyoruz. geçerken de yaşadıklarının aynısı geliyor başımıza. örneğin; bir hippi minibüsündeki 2 çocuk bize -ona da vermiş olduğu gibi- kirli bir temizlik bezi veriyor. arada bir polise yakalanıyoruz. polisi bu mahallede yaşadığımız konusunda kandırmışız. çünkü garip davranışlarımız dikkatini çekmiş. yaptığımız gizli bir şey çünkü. bir suç. bir büyü hazırlamak için malzeme topluyoruz.
bir dükkanda, giyilen ilk ugg ı bulduk. deniz gezmiş in ugg ıydı bu. maviydi. herkesten saklanıyordu. çünkü devletin eline geçerse yok edilirdi. ama bize gösterdiler. çünkü amacımızı biliyorlardı. biz de onlardandık. (amacımızı ve kimlerden olduğumuzu bilmiyorum.)
bir sürü malzeme topladıktan sonra yine polisle karşılaştık. bizim o mahallede yaşadığımızı sandığı için eve giderken bize eşlik etmek istedi. hava kararmıştı, bizim için tehlikeli olabilirdi. ama bizim orada bir evimiz yoktu.






ve ben bir kanyon kıyısında oluştum. bir mekanizma vardı. biraz paraşüt gibiydi galiba. beni havaya, kanyon un boşluğu üzerine atıp dairesel bir hareketle kıyıya geri çekiyordu. en sonuncusunda, geri çekildiğimde kıl payı karaya ulaştırabildi beni mekanizma, neredeyse uçurumdan yuvarlanacaktım. bu yüzden bir daha binmedim ona.



yanımda bir kırmızı balonla uçarak bir villa nın camından içeri girdim. filmin içinde bir film izliyordum artık. bu villada yaşayan 2o li yaşlarda 2 sevgili vardı. eski sevgili. aslında neredeyse evleneceklerdi. ama kız, çocuğu evde başka biriyle bastı.
bir sonraki sahnede ben çocuğun yanında bir kaldırımda oturuyordum (ama normalde orada değildim tabi, ben filmi izliyordum), kız da karşı kaldırımda oturuyordu. kızın üzerinde beyaz bir elbise vardı. eteği kabarıktı. güzel bir kızdı. saçları siyah ve dalgalıydı. kız bir daha onunla görüşmek istemediğini anlatıyordu çocuğa. sonra kendini kaldırımın önündeki çamura bıraktı.




uyuyor gibi yan yatıyordu. sadece sağ tarafı çamurlanmıştı bu nedenle. rahat görünüyordu. daha sonra kalktı, sol elini, eteğinin kirlenmemiş, bembeyaz sol tarafına koyup bastırdı. elinin, ayırt edilir bir şekilde 5 parmağı ile izini bıraktı ve eve gitti.
akşama kızın ailesi  cocuğu da alıp gelmesini söyleyerek bir yemek organize etmişti. gitmek zorunda kaldılar. 2 tarafın da ailesi gelmişti. çocuğun birlikte aldattığı kız da yemekteydi.

bu sahnede, kız mutfakta babasına kızıyordu. çünkü akşam yemeğinde yumurtalı turta vardı. ve bu turta, onların ailecek birlikte güzel vakit geçirdiklerinde yapıp yedikleri özel bir yemekti. herkese ikram edilmemeliydi.



masaya oturduklarında çocuk ve  yeni sevgilisi -kız ın dışında kimsenin bilmediği- ellerinde birer büyüteçle birbirlerinin tabaklarına ışık yansıtarak şifreli bir şekilde plan yapıyorlardı. bunu sadece kız gördü. ve sonra çocukla yeni sevgilisi öpüşmeye başladılar. planları buydu. sonra masadaki herkes öpüşmeye başladı. kızın babası çocuğun annesiyle öpüşüyordu ve diğerleri... sadeec kız tek kalmıştı masanın başında.

kamera evin giriş kapısına döndü, ilerledi. orada da evin erkek yardımcısı o gün yemeğe gelen bir diğer kızla öpüşüyordu. sonra herkesin geçebilmesi için kapının önünde boş bir masayı çekti hizmetli. sözleri sadece "sen yaptın bunu ah inanmıyorum" ♫ dan ibaret olan şarkıyı mırıldanıyordu. sonra şarkının sesi yükseldi, güzelleşti, müzik enstrümanları duyulmaya başladı. şarkı jenerik müziği olmuştu. ekran karardı. siyah arka plan üzerinde beyaz yazılarla "cast" akmaya başladı. ben "ay böyle mi bitiyor" dedim ve uyandım. aklımda jenerik müziği vardı. bir süre içimden söyledim. ama şimdi melodisini unuttum.